Reflü HastalığıGastroözofajial Reflü asit mide içeriğinin yemek borusuna geri kaçmasıdır. Eğer bu kaçak hastada birtakım şikayetlere neden olursa o zaman Gastroözofajial Reflü Hastalığından söz edilir. Reflü hastalığının görülme sıklığı ülkeden ülkeye farklılık gösterir. Yapılan araştırmalarda Türkiye de görülme olasılığı % 20 olarak saptanmıştır.
Nedenleri:
En önde gelen nedenlerinden birisi mide fıtığı olarakta bilinen hiatus hernisidir. Mide ile yemek borusunun bileşkesi ve midenin bir kısmı diafragmadaki hiatus denilen açıklıktan göğüs içerisine kaymasıdır. Daifragma normalde Yemek borusunun alt ucundaki kapakçığı oluşturan yapılardan biridir. Fıtıklaşma oluştuğunda bu kapakçık görevini yerine tam getiremez ve kaçak olur.
Reflü oluşumuna katkıda bulunan diğer nedenler
- Fazla miktarda yemek yemek ya da yemek yedikten sonra yatmak
- Fazla kilo ya da obezite
- Narenciye, domates, çikolata, soğan,sarımsak, baharatlı ya da yağlı gıdaların fazla tüketilmesi
- Alkol çay, kahve ve gazlı içeceklerin içilmesi
- Sigara
- Bazı ilaçlar
Oluşturduğu şikayetler
- Yanma (Heartburn): Yemek borusu boyunca yanma yada acı hissedilmesidir.
- Gıdaların ağıza gelmesi (Regürjitasyon): Yenilen gıdalar ve mide asidi bulantı-kusma olmadan ağıza gelir.
Bunların dışında görülebilen diğer yakınmalar:
-
- Ağıza da acı bir tat
- Şişkinlik, geğirme ve boğulma hissi
- Yutma sırasında takıntı hissi
- Ses kısıklığı, ses çatallanması, ses yorgunluğu
- Sık farenjit, larenjit, geniz problemleri
- Sinüzit
- Ses teli polipleri
- Astım
-
- Derin nefes almada güçlük
- Çarpıntı
- Kalp krizi ile karışabilecek göğüs ağrısı
- Diş problemleri
- Ağız kokusu
Tanı:
Bu şikayetleri olan hastalarda tanıyı kesinleştirmek için bazı testler yapmak gerekir. Akademik anlamda birçok test olmasına karşın basit birkaç testle reflü hastalığı tanısı konulabilir.
- Gastroskopi: Özofajit, hiatus fıtığı ve Barrett özofagus gibi reflü hastalığında ortaya çıkan değişikliklerin ve mideye ait problemlerin saptanmasını sağlar. Gerektiğinde biyopsi alınarak değişiklikler patolojik olarak ta kanıtlanır
- pH metre : Burundan yemek borusuna yerleştirilen 1-2 mm lik bir kateter aracılığıyla yemek boru içerisindeki asitin 24 saat boyunca değerlendirilmesi ve bunların hastanın şikayetleri ile ilişkisinin araştırıldığı bir tetkiktir.
- Özefageal manometre: Yutma güçlüğü olan hastalarda yemek borusu ve alt özofagus kapakçığının değerlendirildiği bir tetkiktir. Mutlaka yapılması gereken bir tetkik değil.
Bu tetkikler sonucu hasta ya aşağıdaki tanılardan birisi konulur
- Noneroziv reflü hastalığı: Hastanın yemek borusuna kaçak vardır. Bu kaçak hastada birtakım şikayetler neden olur. Ancak hastanın yemek borusunda önemli bir değişiklik ortaya çıkmamıştır
- Eroziv reflü hastalığı: Hastanın yemek borusuna mide sıvısı kaçağı vardır ve bu kaçak hastada tipik reflü şikayetleri yanında yemek borusunun al ucunda özofajit olarak tanımlanan ülser ve benzeri değişikliklere neden olmuştur.
- Barrett Özofagus: Sürekli kaçak yemek borusunun alt ucunda aside dirençli hücrelerin oluşmasına neden olmuştur.
Tedavi
Reflü hastalığının tedavisi ilaçlarla ya da ameliyatla olmaktadır
İlaç tedavisi: Reflü hastalığına bağlı şikayetler ilaçlarla da önlenebilir ya da ortadan kaldırılabilir. Her ne kadar ilaçlar yemek borusuna kaçışı önlemese de kaçan sıvıdaki asidi azaltarak yemek borusuna zarar vermesini önlemektedir. Başarılı bir reflü tedavisi için İlaçlar yanında hasta yaşamında birtakım değişiklikler de yapmalıdır.
Yaşam tarzı değişiklikleri:
- Öğün sayısı arttırılmalı: Yemekler günde üç öğünde değil daha az miktarlarda daha çok öğünde yenilmeli
- Yatmadan en az 3 saat önce yeme-içme bırakılmalı
- Yatağın baş kısmı ortalama 15 cm kadar yükseltilmeli
- Sigara ve alkol bırakılmalı
- Çikolata, çay, kahve, asitli ve gazlı içecekler daha az tüketilmemeli
- Aşırı sıcak yiyecek ve içecekler tüketilmemeli
- Acılı, baharatlı, asitli ve yağlı yiyeceklerden uzak durulmalı
- Dar kıyafetlerden ve korse kullanmaktan kaçınılmalı
- Fazla kilolardan kurtulmak gerek
- Çok fazla ilaç tüketmekten mümkünse kaçınılmalı
İlaçlar:
Reflü tedavisinde kullanılan ilaçlar esas olarak iki gruptadır
- Asit salgısını azaltan ilaçlar: Bu grup ilaçlar ya salınmış asiti nötralize ederek ya da salınmasını engelleyerek etki gösterirler (Anti asitler , H2 reseptör blokerleri, Proton pompası inhibitörleri)
- Prokinetik ilaçlar. Yemek borusunun hareketlerini düzenleyerek asitin yukarı kaçmasını engelleyen ya da kaçmış asidin temizlenmesine yardımcı olan ilaçlardır
İlaç tedavisinin sorgulanan yanları
- Reflü hastalığı esas olarak mekanik bir hastalıktır. Hastalığın en belirgin özelliği mide fıtığı ya da benzer bir nedenle yemek borusu ile mide arasındaki kapakçığın fonksiyonunu kaybetmesidir. İlaçlar bu fonksiyon kaybını düzeltemezler. İlaçlar yemek borusuna kaçan sıvıdaki asit miktarını nötralize ederek ya da azaltarak etki ederler. Kaçak devam eder. Asit dışındaki sindirim enzimlerinin etkilerini göstermesi ilaçlarla önlenemez. İlaç bırakıldığında reflüye bağlı şikayetler çoğunlukla kısa sürede geri döner.
- Hastada safra reflüsü varsa bunun etkileri kullanılan ilaçlarla önlenemez
- Uzun süreli proton pompası inhibitörü ilaçların kullanımının ishal baş ağrısı ve midede polip gelişimi gibi yan etkileri görülebilmektedir. B12 vitamini düşüklüğüne ve birtakım kan tablosu değişikliklerine yol açabilmektedirler. Ayrıca nadiren de olsa libido (cinsel istek) kaybı yapabilmektedirler.
Cerrahi tedavi gerekliliği:
- Reflüye bağlı değişikliklerin oluşması (Özofajit Barrett özofagus gibi)
- Mide fıtığı ve buna bağlı komplikasyonlar varsa
- Ses kısıklığı, kronik öksürük, ağız kokusu, astım, farenjit, larenjit gibi reflü hastalığına bağlı yemek borusu dışındaki şikayetlerin olması
- İlaç tedavisinin başarılı olamaması
- Hastanın gerekli yaşam tarzı değişikliklerine uyum gösterememesi
- Başarılı tedaviye karşın hastanın uzun süre ilaç kullanmak istememesi
Cerrahi Tedavi:
Reflü hastalığının cerrahisinde kullanılan teknik ilk kez Nissen tarafından uygulanmıştır. Başlangıçta açık olarak yapılan bu ameliyat son 20 yıldır laparoskopik olarak gerçekleştirilmektedir. Çapları 0.5 ve 1 cm arasında değişen 5 adet trkokar kullanılarak gerçekleştirilir.Ameliyatın iki amacı vardır.
- Mide fıtığının düzeltilmesi: Midenin göğüs boşluğuna doğru kaymasına neden olan diafragmahiatusundaki genişlik ya dikilerek ya da yapay yamalar kullanılarak normal boyutlara getirilir
- Özofagus alt ucunda kapakçık oluşturulması: Yemek borusunun son 5 cm lik kısmının karın içerisinde kalması sağlanır. Bu kısma midenin üst kısmı (fundus) sarılarak yeni bir kapak mekanizması oluşturulur. Bu kapağın oluşturulmasında çeşitli cerrahi yöntemler vardır. Hangi yöntemin kullanılacağına hastanın durumu ve cerrahın tercihine göre karar verilir. Bu amaçla günümüzde en çok yapılan ameliyat özefagusunfundus ile360 derece çepeçevre sarılmasıyla gerçekleştirilen ameliyattır ki bunun adıNissenFundoplikasyonudur.
Ameliyat sonrası:
Ameliyat sonrası hasta durumuna göre 1 ya da 2 gün hastanede kalır. Ameliyat günü hasta uyandıktan sonra su almasına izin verilir. Ameliyat sonrası gün sıvı gıdalar başlanarak taburcu edilir. Sıvı ya da yumuşak diyete yaklaşık 15 gün kadar devam edilmelidir. Hasta 10-15 gün içinde normal yaşatışına dönebilir.
Ameliyat sonrası hastanın aşırı öğürmesi, bulantı ve kusması fıtığın tekrarlaması açısından önemlidir. Bunları engellemek için sıvı ya da yumuşak diyete 15 gün kadar devam edilmelidir. Ayrıca mide fıtığının yeniden oluşmaması için ağır kaldırma gibi karın içi basıncını arttıran durumlardan en az 1 yıl kadar kaçınması gerekir. Yine aşırı öksürük kabızlık gibi durumlar var ya da ortaya çıkarsa tedavi edilmesinde yarar vardır.
Komplikasyon:
Ameliyat sırasında başka organlarda hasar, kanama ya da daha önce geçirilmiş ameliyatlara bağlı aşırı yapışıklıklar varsa açık tekniğe geçiş olabilir.
Yeni oluşturulan kapakçık mekanizmasına vücudun ve hastanın uyumu yaklaşık 6-8 haftalık bir zaman alır. Bu süre içerisinde hasta yutma sırasında güçlük ya da takılma hissi duyabilir. Bu geçici bir durumdur. Yumuşak gıdalarla beslenerek ya da lokmalar iyi çiğnenerek atlatılabilir. Çok nadiren bu yutma güçlüğü kalıcı olabilir. Bunu gidermek için endoskopik yöntemlerden yararlanılabilir.
Ameliyat sonrası ortaya çıkacak diğer bir durumda şişkinlik gaz çıkarma sıklığındaki (Gasbloating) artıştır. Ameliyat olan hastaların yaklaşık % 10 unda görülen bu durum zamanla daha kabul edilebilir makul düzeye gelmektedir. Hastaların % 1 ila 2 sinde bazen tedavi gerektiren ishal ortaya çıkabilmektedir.
Diğer tüm cerrahi girişimlerde olduğu gibi reflü ameliyatında da komplikasyon sıklığını ve ameliyatın başarısını belirleyen esas faktör cerrahın deneyimidir. Hasta açısından başarı oranını arttırmanın ve komplikasyonlardan kaçınmanın en önemli yollarından biri cerrahın bu konudaki deneyiminin araştırılmasıdır.






